Çikolatanın Olumlu Etkileri
İlaç olarak çikolata, geçmişten günümüze taşınan en değerli konulardan sadece bir tanesidir. Çikolatanın insanlara verdiği mutluluk herkes için aynı eşdeğere sahipken lezzet olarak kişiden kişiye değişebilmektedir. Çikolatanın birbirinden enfes tarifleri, çeşitli lezzetlere konuk olması paha biçilmez bir seviyededir. Aynı zamanda taze, yedikçe yediren damakları tatlandıran çikolata, hem yenilebilir hem de içebilir türleriyle de oldukça meşhurdur.
Çikolatanın sağlık üzerindeki etkilerinin neler olduğu konusundan birden çok yazıyı kaleme almıştık. Daha önceki çikolata yazılarımızı okuyan çikolata severlerin bu yazıyı okurken daha büyük keyif alacağı aşikârdır. Lezzetine doyamayacağınız onlarca çikolata çeşidi ile günün en mutlu ve en keyifli anlarını yaşayabilirsiniz. Çikolatanın ilaç olarak anılması üzerine yazdığımız bu yazı ile çikolata hakkında bilmeniz gereken diğer önemli püf noktaları da öğrenebilirsiniz.
Endorfia Çikolataları Ağızlarda Enfes Tatlar Bırakıyor
Endorfia’nın taze ve enfes çikolata satışlarını gerçekleştirdiği birbirinden lezzetli çikolatalar yiyenleri mest ediyor. Hem yerken mutlu olacak hem de yedikçe tadına doyamayacağınız bu tatlar sayesinde güne mutlu başlayabilir ve kahvelerinizi çikolatalarla taçlandırabilirsiniz. Fıstıklı çikolatalar, fındıklı çikolatalar, sade çikolatalar taze olarak paketlenmiş ve müşteri hizmetine sunulmuştur.
Endorfia Çikolatalarını %36’ya varan indirim fırsatları ile tedarik edebilir, konuklarınızı, sevdiklerinizi ve kendinizi şımartabilirsiniz. Ağzınızda dağılacak muhteşem çikolata tatlarıyla kahveleriniz şenlenecek, kahvenizi yudumlarken damaklarınızda kalan çikolata parçacıklarından keyif duyacaksınız. Endorfia çikolatalarını ve türlerini; special çikolatalar, özel günler için çikolatalar, tablet çikolatalar, krokan çikolatalar ve tablet çikolatalar bölümlerini tek tek ziyaret ederek bulabilir ve dilediğiniz çikolata için siparişlerinizi oluşturabilirsiniz.
Çikolatanın İlaç Olarak Bilinme Sebebi Nedir?
Çikolata, 4. yüzyıldan yani Mayalıların kakao ağacını ekmeye başladığı zamanlardan beri tedavi edici olarak kullanılmaktaydı. Rahiplerin ve doktorların ataları olarak bilinen büyücüler, o dönemlerde kakaoyu hem uyarıcı hem de yatıştırıcı bir tür merhem olarak salık verirlerdi. Savaşçılar kakaoyu enerji verdiği için içerler, yağını ise yaralarını kapatmak için kullanırlardı.
Daha sonraları Aztekler, mezardan çıkardıkları atalarının kemiklerinin tozunu bir doz kakaoyla karıştırıp ishal tedavisi için kullandılar. İspanyol kolonicileri de kakaonun şifa verici özelliklerinden haberdardılar. Bir gezgin, taşralıların alışkanlıklarını şöyle yazıyor: “Kakaodan, mideye ve nezleye iyi geldiğini söyledikleri bir macun yapıyorlardı.”
Bununla beraber bu yeni ve gizemli yeni madde hakkındaki doğrular ve yanlışlar konusundaki tartışmalarda en az kilise kadar şamatacı davranan bilim ve tıp çevreleri de farklı yaklaşımlar sergilediler. 16.yüzyılda ilaçla tedavi henüz yeni yeni geliştirilirken birçok teori “sıcak” ve “soğuk” salgılara ya da dengede tutulmazsa hastalığa yol açan vücut enerjilerine dayandırılıyordu. İspanyollar çikolatayı “soğuk” olarak sınıflandırmışlardır ve içeceği “acı” baharatlarla tatlandırarak sıcak sıcak içip bu etkisini yok etmeye çalışıyorlardı.
Çikolata için Yapılan Övgüler Nelerdi?
17. yüzyılda çikolatanın faydalı maddeler içerdiğini keşfeden botanikçiler ve tıp adamları bu besinin yararlı olduğunu tasdik ettiler. Hatta İngiliz kraliyet sarayı doktoru Henry Stubbe, çikolatanın fiziksel etkilerini araştırmak için Batı Hindistan’a bile gitti. Döndüğünde, içeceğe düzdüğü övgülerden oluşan ve bir de bu içeceğe çok fazla şeker ya da baharat katmanın akılsızlık olacağını söyledi. The Indian Nectar adlı bir kitap yazdı.
Çikolataya övgüler yağdıran biri de İtalyan doktor Stephani Blancardi’ydi. Şöyle yazıyor: “Çikolata sadece hoş bir tat değil, aynı zamanda ağıza güzel koku veren bir madde, tüm ifrazat bezlerini ve salgıları muazzam sağlıklı tutuyor. Böylece onu içenlerin nefesi mükemmel kokuyor.” Fransız tıp fakültesi de çikolatanın yararlı olduğunu ve tüketilmesi gerektiğini 1961 yılında resmi olarak onayladı. Bir sulh hâkimi ve lezzetçi olan Brillat-Savarin, Physiologie du Goût adlı eserinde şöyle özetliyor: “Dikkatlice hazırlanan çikolata sıhhatli ve hoş bir besin çeşidi… Zihinsel gayret göstererek çalışan tüm kişilere, vaizlere, avukatlara ve tüm gezginlere uygundur… En zayıf midelere uyumludur, kronik hastalıklarda faydalı olduğu tasdik edilmiştir ve mide hastalıklarında başvurulacak son çaredir.” Yazarın bazı çağdaşları da çikolatanın veremi tedavi ettiğini iddia ederler.
Çikolatanın duygulara ilham verdiğini muhtemelen sezmiş olan Fransız doktor, sağladığı faydalar ve kırık kalplerin panzehiri olduğu konusunda da ikna olmuştu. Şöyle yazıyor: “Seven kalpler ve dünyanın en ateşli hastalığından muzdarip olanlar çikolatada en ferahlatıcı teselliyi bulacaklardır.” Elbette ki bu övgülere karşı çıkanlarda vardı.
Çikolataya Övgüler Devam Ediyor: Ünlü Yazarlar ve Övgüleri
18. yüzyılda Toscana kraliyet sarayından bir doktor, tüm övgülere çomak soktu ve çikolatanın “sıcak” olduğunu, içine “acı” baharatlar eklemenin delilik olduğunu öne sürdü. Görüşüne bakılırsa kafeinin etkilerini fark etmiş ve bu kötü etkileri bitmek bilmeyen gevezelikler, uykusuzluk, sinirlilik ve çocuklarda hiperaktive olarak sıralamıştı. Fransızların çikolata tutkuları bir süreliğine de olsa söndü, çikolatayı “melankoliye”, çarpıntıya, bağırsak gazına ve kabızlığa neden olmakla suçladılar. Bununla birlikte çikolatanın tıbbi ve besleyici faydaları genel olarak kabul görüyordu.
Bir erken dönem İngiliz yazarı çikolata için şöyle yazıyor: “Çay ve tamamına yakını sütte oluşan kahve bulunmadığı sürece, kahvaltı ya da akşam yemeği için emsalsiz bir aile içeceği.” Brillat-Savarin sindirimle ilgili yorum yapıyor: “Düzgün ve sıkı bir kahvaltıdan sonra yemeğin sonunda büyük bir fincan kaliteli çikolata içerseniz, yediğiniz her şeyi 3 saat içerisinde harika bir şekilde hazmetmiş olacaksınız.”
1800’lere doğru bazı şarlatanlar çikolatanın tıbben onaylanmış olmasından gelir sağlamaya başladılar. Ortalıkta bir sürü “tıbbi” çikolata dolaşmaya başladı. Aralarında Hindistan tapyokasıyla yapılan ve verem hastalıklarına tavsiye edilen “akciğer hastalıkları için çikolata” ve gizemli bir “İrantoniyle” yapılan “analeptik” çikolata gibi ürünlerde vardı. Yüzyılın sonlarında doğru saf çikolata, hastaneler ve sanat toryumların yanı sıra deniz kuvvetleri, ordu ve pek çok kamu kuruluşu tarafından kabul gördü.